Salt Galata "Zahiri Mekanda Arşiv" sergisi ve varolussal temellendirmelerimizi bulamama sorunsali

Salt galata yine muazzam bir sergiye ev sahipligi yapmaktan geri kalmamis,zahiri mekanda arsiv sergisi Dali deyince aklina dale don dale sarkisi gelen kitlenin bile gezip gormesi ve kacirmamasi gereken bir sergi niteliginde.gecen yilda bunun bir benzerini Refik Anadol yapmisti fakat burada sanal gerceklik de isin icine giriyor.gecen sene silindir seklinde taban ve tavan dahil her yeri ayna kapli bir odanin icine giriyorduk.daha sonra yandaki tabletten hangi arsivi sececegimi kendimiz belirliyorduk.baya bildiginiz matrix yani ama burada hangi hapi atarsak atalim bizi baska bir boyuta surukluyor keza gorgusuz gibi tum simulasyonlari denedim efenim ehuehehdj.her neyse ,sonrasinda devami da matrix gibi.aşagıda dev bir ekran görüyorsunuz.

bu şahıs refik bey olur kendileri
kendinisi din kursa dininin direği olurum o denli hastayım adama
yani neyin kafasını yaşıyor ise allah benim gibi sanat açına 10 katını nasip eder inşallah,hayretler içindeyim bi insan nası böyle artworkleri fütursuzca hayata geçirir ve ayakta tutabilir ??


tabletten arsivin icine yakinlasip uzaklasabiliyorduk ve devaminda baya korkunc bi sekilde odanin her yeri de ayna kapli oldugu icin arsivin icindeki resim ve belgeler yularidan asagiya suzulmeye basliyor.ya bu oyle muazzam bir goruntu ki sanki sonsuza gidip gelen bir asansorun icinde asagi inip tekrar yukari cikiyoruz cunku belgeler disinda her yer busbutun karanlik.acayip bi kafasi vardi .sahsen ben duende oldum.bildigimiz vecde geldim efenim.


kozmos
serginin ilk başı ve sonunda bu kaotik ortamı gösteriyorlar bize 
sonra o küçük toz bulutları yakınlaşıyor veee
işte karsınızda salt galatanın dünden bugune koleksiyonu!

burada koleksiyondaki eserler bize yaklaşmaya başlıyor ve uzaktaki yıldız tozu benzeri maddelerin resimlere benzediği farkındalığı yaratıyor.ne tuhaftır ki bu görsel insan gözüne çok benzetilmiş.


eserler burada oldukça belirgin 
sonra o silindir şeklindeki odanın içinde dönmeye başlayacak yakınlaşıp uzaklaşacaklar
aşagıdaki gif bunu biraz belli ediyor :)


Yani boyle bir ortami tanimlamak zor benim icin.sergi digerine gectigi zaman da su kosedeki isiklar bi anda patliyor.bildiginiz dugunde saniyelik yanip sonen isiklar gibi.onun kafasi da ayri. Bu gorseldeki belgeler surekli donup duruyor uzaklasip yakinlasiyor ve siz bianda kendinizi uzayda bulabiliyorsunuz.epilepsi hastalarinin girmemesi gerekiyormus bu arada.sanirim patlayan isiklardan dolayi.Refik Anadol bu sergiyi gerceklestirmek icin Salt Arastirma Merkezindeki 1.700bin kusur eserden faydalanmis.
Ben aklindaki dusunceyi iyi bir sekilde yansittigini dusunuyorum cunku yaklasan uzaklasan anlar aslinda bize de cok yabanci degil.kimi zaman bazi anlari kendimize cok yakin hissederken kimi zaman da aslinda yasadigimiz anlardan bir o kadar da uzaklasiyoruz.bunu kendimize neden yapariz bilmiyorum ama suani gecmisle karsilastirmak ne kadar dogru?
Kendimizi bulmak icin illa gecmisimizi sorgulamak gerekir mi anlari hatirlayip uzaklasmak mi yoksa o uzaya giden asansor boslugu icinde kendini surekli bir devinimin ortasinda bulmak midir yasam?


 Bu yilki serginin adi da Zahiri Mekanda Arsiv ,Refik Anadol'un Arsiv Ruyasi sergisinin devami niteliginde.ama yeni serginin enstalasyonu biraz farkli .bireysellik on planda tutulmaya calisilmis gibi sanatci tarafindan.nitelim 2017 Arsiv Ruyasinda tum izleyiciler ayni odada ayni ekrani izliyorduk yani bu bir cesit herkesin ruyasi gibiydi ve herkes onceden belirlenmis gorselleri secebiliyordu.

serginin başı bu şekilde idi
uzaydan kopup gelen irili ufaklı parçalar yine tarihi eserler olarak karşımıza çıkıyor

sergiyi belirleyen yine bizdik ama dergilerin hangisi olacagi da onceden belirlenmisti.bu yil objeyi subje yapmak gerek diye dusunmus sanatci zannimca.ve VR cihazini ve print cihazini da sergiye eklemis. Vr cihazinin kontrolu tamamen bizde.orada gorevli olan kisi ayrica elinize bir kumanda da veriyor.gecen yil ki serginin benzeri gorseller simdi sanki bir zaman tuneli icinde temellendirilmis.yani bir cesit solucan deligi veya girdap var fakat bu zaman girdabinin her yerinde resimler ve degisik belgeler var.siz elinizdeki kumandayla bunlara yakinlasip uzaklasabiliyorsunuz.istediginiz gorseli secip okuyabiliyorsunuz.asla o girdabin icinden cikamiyorsunuz tabi.surekli ileriye dogru savruluyorsunuz.kucukken vucudumuz ve dolasim sistemi ile ilgili bir cizgi film izlemistim.aklima direk o geldi jdkfkf.ben sanki bir kan hucresiyim o bosluga giden uzun ince damarlarin icinde savrulan.baya ikinci yenici gibi yazdim ama bence oldu gibi..

Sanirim bazilari ekrana fazla yanasmasin diye su siyah dekoru kullanmislar ki millet hizini alamayip garip seyler yapmasin
Gulmek istemiyorum cunku cidden insan kendini kaybedebiliyor.yani bi an guvenlige basim donerse veya yalpalarsam beni tut diyesim geldi.zaten bu vr'i taktiginda beyin sanirim once bir gerceklik bunalimi yasiyor ve sonradan bircok kiside mide bulantisi bas gosteriyormuş  .evet baya bildiginiz alkol etkisi veya halusinojen madde etkisinde oldugu gibi
Devam ediyorum,bu kumandalarla o gorselde gordugunuz kare seklindeki seyleri seciyorsunuz ki onlar belgelerin ve koleksiyondaki resimlerin ta kendisi olmakta.simdi printer'in sergideki islevi ne diye merak edenler oluyordur.tam da printer burada isin icine giriyor.baya ilginc bir sekilde elinizdeki kumanda ile sectiginiz daha dogrusu o 1 milyon kusur obje icinde secmeyi basardiginiz resimlerin goruntusu vr cihazini kafanizdan cikardiginiz az cikti olarak size veriliyor.

Baya uzerine dusunulmus ve enstalasyona sanatcinin duygu duyumlari ve hissiyati iyi bir sekilde yansitilmis.ayrica arsiv ruyasinin adi da zahiri mekanda arsiv olarak degistirilmis.nitekim ruyayi ruya yapan kisisel olmasidir ve kisinin bilincaltindaki zahiri dusunceleri yansitmasidir.2017 sergisinde herkesin ayni ruyayi gormesi duslenmis idi ve sgös sergiler ise tablet uzerinde belirliydi.bu bende Plato'nun Magara Alegorisi ve gercekligi sorgulayisi uzerinden bir cagrisim yapti açıkcası.şöyle ki 2017 sergisinde biz izleyiciler olarak sanki o mağaranın içindeydik ve görmemiz gereken gerçek sandığımız şeyler bize oldugundan cok daha büyük gözüküyordu sergi duvarlarında.halbuki onlar bizim aklımızdaki düşüncelerin yansımasıydı.yani zihnimizde olan gerçekliğin yansıması bize sergi duvarlarında gösteriliyordu.ne zaman ki bilinçlendik ve mağarada bize gösterilenden cok dahaa farklı bi dünya oldugunun farkına vardık işte o zaman mağaranın dışına adım atma cesaretinde bulunabildik.
ve dışarıya adım atmamız demek,kendi benliğimizin farkındalığına vararak zihnimizin bize sunduğu gerçekliği dışarıda aramaya bulmaya çalışmak demektir.işte bu arayışımıza ödül olarak da  sanatçı bize 2018 sergisini sunarak karşılık verdi.2018 sergisinde gösterilen belgeler yine aynı ki bu zaten gerçek ve doğru bilgiye ulaşmanın yolu tektir bu da aklın yoludur diyen plato'nun görüşleri ile bağlantılı.
belgelerin hepsi tamamı ile geçen yıl bize sunulan belgelerin aynısı.fakat bu sefer bi değişiklik var.
Neyi görmek istediğimizi biz belirliyoruz.
şöyle ki kendimiz kumanda yardımı ile istediğimiz belgeyi seçip okuyabiliyoruz.işte tam burada seçip okuma kudretine sahip olmamız demek gerçeği arayış yolunda oluş çabamızdan kaynaklanıyor.biz kendi gerçeğimizi bu dijital ortamda bize sunulan belgelerin fotografların içinde arıyoruz.aynı magaranın dısına cıkma cesaretini gösterip dış dünyadaki cisimlerin içerde duvara yansıyanlar kadar korkutucu olmadıgının fakrına varan Plato'nun adamı gibi .plato daha cok bu dogru ve iyi bilgiye ulaşmanın ancak filozoflara ve onlar gibi düşünebilenlere nasip olabileceği görüşündeydi.işte burada klasik düşünürler ile günümüz contemporary sanatcıların burada nasıl ters düştügünü anlayabiliyoruz
klasik dönem düşünürleri aristo olsun plato olsun aquinolu thomas olsun bu adamların hepsi filozofların toplumdaki öneminden ve topluma öncülük etmesi gerektiginden bahsediyordu.kimi tanrı'ya güvenerek bu iş olur diyor kimi akla kimi ise iyiliğe ve cesarete.
ama görüldüğü gibi,modern sanatta her şey böyle işlemiyor.
refik anadol'un instagram profiline baktıgınzda ne denli başarılı artwork'leri oldugu ortada hatta adam paso ingilizce paylaşım yapıyor yani kendi halkına bu kadar uzak yaşıyor
fakat sergiye herkesin gelme imkanı var ve ücretsiz!!
pilevneli galeri ve salt galata da eserleri sergileniyor ikisi içinde durum böyle
her neyse,demek istediğim şu ki 
her ne kadar bir yerleştirme sanatçısının düşünceleri klasik okulla örtüşüyor gibi gözükse de,halka hitap etme açısından çok büyük farklılıkları olabiliyor.
bana kalırsa ben filozofun da sanatın da hep çağdaş olanını tercih ederim :d
zaten çağdaş sanat,sanatın sonunun sanatıdır.
çağdaş sanat objeye anlam yükleme çalışır
masada kendi halinde duran tuzluğu bile nefes alabilen bir özne durumuna getirmeye çalışır.
şuna değinmek gerekir ki;
Derrida metnin anlamını yapıbozumunda arayalım diyordu,saklı anlamları ancak metnin bütününe bakarak ve o metindeki cümleleri bozarak ortaya çıkarabiliriz diyordu.yorumlayan kişiden kişiye anlamlar değişir ve herkes aynı şeyi  metinden çekip çıkarıp anlamak zorunda değildir.bu yüzden biz ona ard yenilikçi yani post modernist diyoruz
çağdaş sanat da bununla ilişkilidir.
1.si öznenin kim olduğu önemsizdir.özne herkes olabilir ve herkes farklı anlayabilir sanat eserini.
2.si önemli olan ortada duran eserin normalin dışında yani anlamı dışında bozularak işlenip o halde izleyiciye sunulmasıdır.izleyici gerçek anlamını tahmin etmek istememeli ve tuzluğun tuzluk olması dışındaki anlamlarını fark etmeye çalışmalıdır.yani obje olan tuzluk bir anda subje olarak karşımıza çıkmalı ve böylece derrida'nın da vurguladığı gibi kompozisyonun yapısı bozulmaya çalışılmalı,nesnenin yapısal anlamı izleyiciye göre değişmelidir
3.son olarak da bozulan bu gerçeklikler bizim için saklı anlamları ortaya çıkarmalı ve sanat nedir sorusunun cevabı olmalıdır.nitekim sanat biz de maddenin beden üzerinde bıraktığı yenilikçi tezahürden başka bir şey değildir.
çağdaş sanatla ilgili görüşüm bu şekilde.


şimdi cidden bu sergiye gittim 3 kez çalışanlarla samimi dostluklar kurdum fakat bu sergi neden beni bu kadar çekti??
yani şuan cidden bunu yazmaya üşendim dgdsf malum kafalar karışık bi dönemden geçiyorum
sanırım o 1.300bin küsür eserin içinde bana en yakın olanı seçip cıkarmaya calıstım.benim anılarıma en yakın olanı kastediyorum.
insan gerçekten bir şeyleri görme ihtiyacı hissediyor.bu duygu durumun altında kendi beniliği altındaki arayışlar yatıyor.
bazı pişmanlıklarım oldu,bazen treni kaçırdım bazen o trene çok erken atladım ve tüm lokomotifler bir anda domino taşları edası ile devrildi adeta içimde
neyse ki şimdi kendime yeni bi tren buldum 
onun penceresinden dışarı bakmaya çalışıyorum fütursuzca
beni ben yapan değerleri kaybetmek istemiyorum.
foucault'nun bahsini ettiği o CCTV kameraların arkasında iktidarın göz kırpmalarına ve bizi tek tipleştirmeye çalışmalarına aşinayız artık 
.ben kendime bi otoportre çizdim ve bunu çerçeveletmem gerek bir an önce.aksi takdirde o portre sağlam olmayan duvarda sallanıp durmaya devam edecek.
eğer düşeceksem de günün birinde,sağlam bir şekilde düşmeliyim 
sarsılmamalıyım
bunun için de tek ihtiyacım olan çerçeve
o çerçeve olmazsa ben herhangi bir düşüşte paramparça olurum ve kendi benliğimin dışına çıkarım.
özümü bir daha toparlayamayabilirim
bu yüzden insan kendine hep bir çerçeve çizmeli diye düşünüyorum.
çerçeve insanın özsaygısını da yansıtır
o çerçeve olmazsa insan kendine olan özsaygısını yitirir ve herhangi bir yıkım gerçekleştiği sırada hayatında,tüm benliği darmadağın olur.
gerçekten bazı konularda çok özensiz davrandığımı fark ettim ama bunun pişmanlığı ile yaşamak da otoportreyi eskitir ve kişiyi içten içe çürütür
insan aslında kendinin kurdudur
insanı içten içe yiyen insanlar değil öncelikle onun düşünceleridir
kişinin kendini her şekilde kısa sürede toparlayabilmesi önemlidir.ben şahsen kendi özel hayatımda yer edinen kişilerin bazılarından kurtuldum,bazılarından kurtulmayı tercih ettim bazılarını ise basbaya kaybettim.
yeri tamamlanamayacak olanları da biliyorum. ama bu gene kurtlanmama sebep değil
bu olay doğal seçilim olayı gibi
kim ne kadar savaşçıysa o kadar hayatta kalır habitatta 
bizim fıtratımızda daha cok yenik düşmek var
savaşmak yok bence
ama denemeye değer 

sanatcılar bunu digerlerine göre cok daha kolay basarıyorlar bence
bir hukukcu sürekli kitaba odaklanmalı ve vaktini kitaba vermeli
bence bi insanın hayatı boyunca hukuk ve adalet aramak ile ugrasması kişiyi yıpratmaktan ileri gitmez
başarı her zaman her şekilde elde edilebilir ama kişinin özgürlüğünün bilincinde olması her şeydir
yani durum şu ki sanatcılar özgürlüğü üzerinden para kazanır iken
bir memur ya da işçi hatta avukat
hepsi özgürlüğünün kısıtlanması sayesinde para kazanıyor
ve ne yazık ki yalnızca sanatcılar veya sanata yogunlasanlar bunun farkına varabiliyor maalesef

bu yüzden sanatçı herzaman 1-0 önde başlar hayata ve her zaman diğerlerinden daha iyi savaşçıdır 
ve evet intihar eden bircok sanatcı da var bunun da farkındayım
işte onlar en özgür olanlar
hayatta her şeyi elde edebilmenin özgür düşünce ile bağlantılı olduğunu fark eden en relax adamlar onlar.insan ne kadar rahat ortamda düşünme imkanı bulursa o kadar nihai amacına ulaşabiliyor gerçekten.beyin sırf ona odaklıyor kendini.demekki o intihar edenler hayatta istediği her anlama kavuşabilmiş ki hayattan zevk almayarak sonunda kendi varlıklarını sonlandırmak istemişler.intihar düşüncesini desteklemiyorum ama bu kadar bir şeylerin farkına varabilmişler ise ,ne mutlu onlara <3
intihar etmeleri konusuna daha fazla giremeyecem .irade kudreti meselesi çünkü biraz da 
umarım beğenirsiniz yazımı.benden bu kadar şimdilik


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

derdo

bohem